SAMET’LERİ ANLAYAMADIK…

sametler
Samet ,yıllar önce mezun ettiğim bir öğrencim. Java motoruyla her sabah azar işitmeyi göze alır, en son o gelirdi okula. Çoğu zaman ders başlamış olur, uykulu gözlerle salına salına gelir, koltuğunun altında her zaman taşıdığı, her dersin defteriyle süzülerek girerdi sınıfına.

Öğretmenlerine, arkadaşlarına çok saygılı olmasına rağmen, derse katılmadığından, derste sürekli başka işlerle meşgul olduğundan şikayet ederdi öğretmenleri. Samet, ders dinlemez, Samet derslerde uyur, Samet motor hastası… Defterlerinde karakalem çizdiği yüzlerce motor resminden söz ederdi öğretmenleri.

Aslında çok ilgili ve zeki anne babası vardı. Fakat Samet vasat bir öğrenciydi. Samet standartlarımıza asla uymayan, matematiği zayıf, fende başarısız,  sosyalde ilgisiz, velhasıl tembelin tekiydi.

Sorumsuz, başarısız ve tembel…

Dört yıl çabucak geçti. Samet, bütün sorumluluk sınavlarında vardı. İte kalka son sınıfa geldi…

Samet’in son yılıydı; son sınıf öğrencileri dershanelere gider, özel dersler alır,  harıl harıl ders çalışırken, Samet eski düzeninden asla taviz vermedi. Anne babası, onun gelecek yıl dershaneye gitmesi gerektiğine son senenin ta başında karar vermişlerdi zaten. Biz se okulun başarısını düşüreceğinden endişeliydik. Zira Samet’in bildiğimiz yaşantısı, sürpriz bir başarı için bile müsait değildi.

Babası çok değerli bir esnaf, annesi gayet bilgili ve otoriter bir hanımefendi. Onlarında üzülmeyeceği bir sonucun ortaya çıkmasını temenni etmekle birlikte yılların verdiği eğitimci tecrübesi ile(!) Samet’i gıyabında tahlil ediyor, gelecekte yapması gerekenlerle ilgili tavsiyelerde bulunuyorduk.

Önce okulu bitirmeliydi, gelecek yıl bir dershaneye verilmeliydi, matematikten özel ders almalıydı, motor sevgisinden, sorumsuz arkadaşlarından uzak tutulmalıydı, erken yatmalıydı, bilgisayar ve televizyondan uzak tutulmalıydı vs.

Bu tür öğrencileri biz iyi bilirdik, onlar için hazır reçetemiz uygulanmalıydı. İçimizde ise Samet gibilerin asla adam olmayacağı yönündeki ön yargımız Nemrut Dağı gibi duruyordu.(!)

Nitekim yanılmadık. Sene sonunda,  bütün arkadaşları mezun olurken Samet’in 1.sınıftan kalma Matematik dersi sorumlu olmak üzere toplam 3 zayıfı vardı. Üstelik üniversite sınavında da ancak barajı aşacak kadar puan almıştı.

Sene sonunda yapılan sorumluluk sınavlarında öğretmenlerin inisiyatifi ile 2 dersinden geçti ve sadece Lise 1 matematik dersinden sınıf tekrarına kalmış oldu. ÖSS sınavının 2. Aşamasında da başarılı olamamıştı. Durum yıllardır yüzlercesini gördüğümüz ve tam da beklediğimiz gibi gerçekleşmişti. Aileyi teselli ettik, okullar açılmadan önce bakanlığımızın tek ders için bir hak verebileceğini söyledik. Zaten yapacak başka da bir şey yoktu…

Bu arada üniversitelerin güzel sanatlar bölümlerine yetenek sınavı ile öğrenci alınacağı duyurusu yapılmış, Samet’in de İç mimarlık bölüleri sınavı için birkaç üniversiteye müracaatta bulunduğunu öğrenmiştik.

Aklımıza defterlerine çizdiği java motor resimleri geldi, gülüştük. Gıyabında iç mimarlığı hak edecek yeteneğinin olup olmadığını tartıştık.

O sorumsuz, başarısız, tembelin tekiydi oysa. (!) Sadece medeni cesaretini takdir ettik.

Sonucu babası benimle paylaştığında , yöneticilik tecrübemden ve mesleğimden utandım.

Samet, biri devlet üniversitesi olmak üzere girdiği üç yetenek sınavında da listenin en başındaydı.

Yüzlerce öğrencinin katıldığı yetenek sınavında Samet özel ve devlet üniversitelerinde 1. Olmuştu.

Baba, bir yandan sevinç bir yandan korkunç üzüntüyle bana geldi. Üç üniversiteye de 1. Sıradan kayıt hakkı kazanmış olan oğlu, henüz mezun bile değildi.

Bakanlığın her yıl yaptığı uygulamadan söz ettim. “Bir genelgeyle tek ders için sınav hakkı veriyor, ancak üniversite kayıtları için kısıtlı süreye yetişmeyebilir” dedim.

Nitekim MEB ek sınav hakkı verdiğini açıkladığında, Marmara üniversitesinin kayıt zamanı geçmişti. Özel üniversite kayıtları için az bir zaman kalmış ve kayıt için lise diploması gerekmekteydi. Özel üniversitenin rektörlüğüne bir yazı yazdım. Öğrencinin tek ders sınavına gireceğini, diplomasının iki hafta içerisinde kendisine verileceğini belirttim. Kabul edip ön kaydını aldılar.

Samet, tek ders sınavına girdi ve mezun oldu. Kaydını yaptırdığı üniversitenin iç mimarlık bölümünde halen okuyor. 2. Sınıfa başladığında İstanbul Merter’de 600m2 lik bir ofis kurdu. Büyük firmalara danışmanlık ve iş üretiyor. Daha öğrenci iken parmakla gösterilen bir iç mimar oldu Samet. Zaman zaman özel davet üzerine İnegöl firmaları için tasarım yapmak üzere İnegöl’e gelip gittiğini öğrendim. Özel arabası ve birkaç çalışanı da varmış…

Samet’in okulumuz arşivinde bulunan ve ilkokul1. sınıftan itibaren özenle tutulan kişisel dosyasına baktım, onun bu yöndeki yeteneği ile ilgili tek bir kelime yoktu.

Samet: saygılı, sessiz, ancak; sorumsuz, başarısız ve tembel…

İşi doğru yaptık ama doğru işi yapamadık.

Samet’leri anlayamadık…

içine gönderilmiş

Bir cevap yazın